Yazarlar G.Saray-Cluj maçını değerlendirdi
Yazarlar G.Saray-Cluj maçını değerlendirdi
Spor yazarları G.Saray-Cluj maçını değerlendirdi....
Harika olacaktı (Uğur Meleke) Dün gece 22:05’te Braga, Manchester’da 2-0, Cluj İstanbul’da 1-0 galipti; senaryo felaketti: H Grubu’nda üçüncü maçlar sonunda ManU-Braga-Cluj 6 puanda buluşuyor, Galatasaray umutsuz veda ediyordu. Saat 23:20’deyse bambaşka tablo oluştu: ManU üç, Galatasaray bir gol atıp geri dönmüşlerdi. Sarı-kırmızılılar son 10 dakikada bir gol daha bulsa, kartlar yeniden dağıtılacaktı: Braga, Cluj ve G.Saray 3 puanda buluşacak, her şey sıfırdan başlayacaktı. Harika olacaktı. Olmadı. Etten duvar aşılamadı. Tabii dün gece Galatasaray sadece 10 kişilik etten duvarla değil, olağanüstü ağır zeminle de savaştı. İki takımın tabiatla mücadelesini takdir etmekle birlikte, sahanın niye bu halde olduğunu da sorgulamadan edemiyor insan. Haziran ayında Donetsk’te, dün İstanbul’da yağan yağmurun 2-3 katı yağdı. Türklerin inşa ettiği o Donbass Arena, adeta göğün yarılıp yere indiği gün sadece 15-20 dakikada normal şartlara dönebiliyorsa, Telekom Arena da en azından onun yarısı kadar drenaj kabiliyetine sahip olmalıydı. Ama sadece iki sene önce açılışı yapılan statta küçük Batuhan’ın neredeyse canına mâl olacak viski bardağının kim tarafından atıldığı, kameraların çözünürlüklerinin yetersizliği gerekçesiyle bulunamadıysa, bu drenaj sorununa da şaşırmamak gerek herhalde. Zaten sahada şaşırılacak tek şey de bu değil: Galatasaray, Avrupa’daki ilk üç maçında 270 dakikanın 204’ünü 1-0 mağlup oynamış, Manchester’da 84, Seyrantepe’de de iki maçta toplam 120 dakika denge sağlamak için olağanüstü efor sarf etmek zorunda kalmış. Terim’in bu üç maç sonunda sanırım en fazla kafa yorması gereken sorunu bu: Galatasaray her üst düzey maça mağlup mu başlayacak? Bu sezon 12 resmi maç oynandı, Galatasaray’ın hâlâ ideal savunma dörtlüsünü bulamamış olması, üst üste iki müsabakaya aynı defans dörtlüsüyle çıkamaması normal mi? Tabii ki, Galatasaray’ın ilk sorunu savunma değil, orta sahanın formsuzluğu da Ekim sonunda zirve yapmış durumda. Galiba Terim’in acilen lig için Yekta’yı, Avrupa kupaları için de Engin’i kazanması gerek. Çünkü 15 gün içinde Melo-Selçuk-Hamit’ten daha formda bir-iki adam bulunamazsa, Galatasaray için çok geç olacak gibi... Milliyet
Yağmur piyangosu (Rıdvan Dilmen) Haftalardır kış gelmedi diye şaşırıyorduk. Bir geldi tam geldi. Hem de öyle bir günde geldi ki... Öyle bir yağmur vardı ki, bir puan için İstanbul'a inmiş rakip için piyangodan büyük ikramiye gibiydi. G.Saray'a da hiç ama hiç alışık olmadığı bir oyun oynama zorunluluğu doğdu. Bu maçla ilgili 4-4-2, 4-3-3, vesaire demek saçmalık olur. Şişir, karambol, başka bir şey oynama şansın yok. Bir de öyle bir gol yiyorsun ki, rakibin 10 kişi kalması hiçbir avantaj getirmiyor. Avantaj getirebilmesi için rakibin kontratak şansına sahip olması lazım. Bu zeminde zaten böyle bir şans yok. 11 kişiyle de oynasa aynı, 10 kişiyle de aynı. Üzerine ilk yarıda bir de penaltı kaçırıyorsun. O dakikadan sonra özellikle son 15 dakikaya kadar şişirebildiğin kadar şişir... Cluj stoperleri sezon boyunca vurmayacakları kadar kafa vurdular. 7 puan artık şart Son 15 dakikaya niye parantez açtık? Çünkü sol taraf biraz suyu çekmişti. Oraya Amrabat geçti. En azından Riera ile kısa kısa oynayıp sert kesmeye başladı. 2 pozisyon ve 1 gol geldi. G.Saray, grupta yolun yarısını bir puanla geçti. Oynadığı üç maçtan, bir tek M.United maçı gitti-geldili oldu. Ama son iki maç rakibin ceza alanı yayı civarında geçti ve G.Saray sadece bir gol bulabildi. Fakat dünkü maçta açıkçası taktik olarak çok da yapılacak bir şey yoktu. Artık Cluj'da beraberlik yetmeyecek. Kalan üç maçının ikisinde asıl rakipleriyle deplasmanda oynayacak G.Saray... İki deplasman kazanıp Manchester'dan da puan alması gerek. İtalyan hakem Tagliavento maçtan önceki söylentileri boş çıkarırcasına genelde insiyatifini bizden yana kullandı. Fotomaç
Hayırlı işler (Erman Toroğlu) Yağmur yağdı, şimşek çaktı, Arap kızı pencereden baktı. Kar yağdı, ayağım kaydı. Hava sıcaktı, güneş çarptı. Zemin sertti, top sekti. Arkadaşlar, bunların hepsi hikaye... Bu dediklerimin hepsi futbolda var. Sen eğer iyi takımsan, sen kaliteli takımsan, sen her türlü şarta karşı beyin olarak, fizik olarak, mantık olarak hazırlanmışsan, bu dediklerimin hepsi taca çıkar. Hatta, aut olur. Hep aynı şeyler Ama sen bu kadar para harcıyorsan, bu kadar transfer yapıyorsan (Para harcamakla veya çok para vermekle) kaliteli takım oluyorsan, sonunda dün akşamki gibi olursun. Zemin ağır, gittikçe de ağırlaşıyor. Ne yapacaksın? Topun dibine girip uzun uzun oynayacaksın. Çok sürmeyeceksin. Topu, suya takmayacaksın. Sen bunların hepsini yapıyorsun. Artı, rakibin bir eksiliyor. Ve sen hala aynı işleri yapıyorsun.... Drenaj iyi yapılsa Tribünleri çok güzel yapmışsın. Stada metroyu da götürmüşsün. Ama sahanın zeminini halk otobüsleriyle bile temizleyemiyorsun. Yağmur yağar. Normal. Drenajı güzel yaparsan, o zemin böyle olmaz. Bunların hepsi bir zincirdir. Halkalardan bir iki tanesi boş kalırsa, o zincir iş yapmaz... Bakınız, teknikten taktikten bahsetmiyoruz. Çünkü dün akşamki zeminde, teknik-taktik zorlanır. Kalite ortaya çıkar. Sen iyi takımsan, senin futbolcuların daha kaliteliyse, zemine de uyacak. Hava şartlarına da uyacak. Her şarta uyacak. İyi futbolcu, her şarta uyan oyuncudur. Hazırlanmamışlar Islak zeminde, kuru zeminde, güneşli ortamda oynayan futbolcu diye ayrılmaz. Demek ki Galatasaray takımı (Galatasaray kadrosu), her türlü zemine (!?) uygun değil. Veya hazırlanmamış... Veya kurulmamış. Böyle bir ortamda, 10 kişi kalmış bir takıma galip gelemiyorsan, bunun bir tek cevabı var. Adama ‘Pardon kardeş’ derler. Sonra devam ederler. Hepinize hayırlı işler... Hürriyet