FUTBOL

Şike operasyonunda yaşanan şok detaylar

Ertuğrul özkök, tarihi operasyonu "doğu yakasının hikayesi" başlığıyla anlattı... işte özkök'ün kaleminden... doğu yakasının hikayesi "bu yazıda okuyacaklarınız, 'kadıköy yakasının hikâyesi'dir. yani istanbul'un, aslında batı'yı temsil eden doğu yakasının... türk spor tarihine şimdiden...

Şike operasyonunda yaşanan şok detaylar - Sayfa 1

Ertuğrul Özkök, tarihi operasyonu "Doğu Yakasının Hikayesi" başlığıyla anlattı... işte Özkök'ün kaleminden... DOĞU YAKASININ HİKAYESİ "Bu yazıda okuyacaklarınız, 'Kadıköy yakasının hikâyesi'dir. Yani İstanbul'un, aslında Batı'yı temsil eden Doğu yakasının... Türk spor tarihine şimdiden büyük bir bölüm olarak yazılan şike olayında, Fenerbahçe tarafını anlatacağım. Yazıyı yazan kişi, yani ben, çocukluğumdan beri Fenerbahçe taraftarıyım. O tarafın ruh halini yansıtmaya çalıştım. Hiç kuşkusuz, bunu taraflı yazılmış bir hikâye olarak algılayanlar olacaktır. Böyle düşünmekle haksız da olmayacaklar. Ama şike olayının hemen ertesinde, sızdırılan ve doğruluğu henüz saptanmamış bilgilerle öylesine ağır bir hava yaratıldı ki, birilerinin, sanık sandalyesine oturtulan tarafın hikâyesini de yazması gerekirdi. Bir gazeteci için riskli de olsa, ben bu işi yaptım. Yazıyı yazmadan önce sadece o tarafın insanlarıyla konuştum. Daha çok dinledim. Bunları da açıkça yazıyorum çünkü; 'Kadıköy yakasının hikâyesini' okurken bunu da bilin istiyorum...

Şike operasyonunda yaşanan şok detaylar - Sayfa 2

O SABAH... 3 Temmuz sabahı saat 04.00'te, İstanbul Atatürk Havalimanı'nı şehre bağlayan yol sakindi. Şehre doğru hareket eden araçtaki erkek, yanındaki kadına döndü, "İnşallah hayırlısıyla gider ve gelir" dedi. Direksiyonda Fenerbahçe'yi bu yıl şampiyon yapan teknik direktör Aykut Kocaman oturuyordu. Yanındaysa eşi vardı. Yurtdışına giden kızlarını uğurlamış, evlerine dönüyorlardı. Biraz sonra kapıdan girecekler; Kocaman, eşine, "Ben biraz daha uyuyacağım " diyerek yatağa girecekti. O gün pazardı ve saat 09.00'da cep telefonu ısrarla çalmaya başlayıncaya kadar uyuyacaktı. Uykusunun arasında bir şeyi far ketmişti: Aynı anda eşinin cep telefonu da çalıyordu. 3 TEMMUZ SABAHI HENÜZ YAZ DERKEN KARAKIŞ BASTIRMIŞTI Aynı saatlerde Ankara'da bir evin telefonları da aranıyordu. Fenerbahçe Kulübü İkinci Başkanı Nihat Özdemir, bir akşam önce bir arkadaşının oğlunun düğününe katılmıştı. Keyifli bir gece geçirmiş, geç dönünce de, pazar günü biraz keyif yapabilmek için cep telefonunu kapatmıştı. Çok tuhaftır, aynı saatlerde onun da eşinin telefonu çalmaya başlamıştı. Belli ki, yöneticilere ulaşamayanlar eşlerini arıyordu. Ali Koç ise yurtdışındaydı. Saat farkı dolayısıyla onun telefonu daha erken çalmaya başlamıştı. Her üçü de telefonu açtıkları an, benzer heyecanlı seslerle karşılaşmışlardı. "Polis Başkan'ın evini arıyor..." Yarım saat sonra Aykut Kocaman, evinden çıkıp kulüp binasına hareket ediyordu. Kulübün kapısından girerken, polisler Aziz Yıldırım'ın odasını aramaya çoktan başlamıştı. Bir saat sonra Nihat Özdemir, Esenboğa'dan Sabiha Gökçen'e doğru havalanıyordu. Aynı saatlerde Ali Koç'un asistanı, İstanbul'a dönüş için özel uçak ayarlamaya çalışıyordu. 3 Temmuz 2011 Pazar sabahı, Fenerbahçe'nin üç yöneticisi için böyle başlıyordu. Türkiye'nin en büyük futbol kulübü, daha yaz ortasında karakışa girmişti. Ama asıl büyük olay, İstanbul'da başka bir evde yaşanıyordu.

Şike operasyonunda yaşanan şok detaylar - Sayfa 3

AZİZ YILDIRIM KAPIYI AÇTIĞINDA KAMERA ÇALIŞMAYA BAŞLAMIŞTI Pazar sabahı erken saatte kapı çalındığında Aziz Yıldırım evde eşiyle yalnızdı. Anadolu Yakası'ndaki yeni evleri henüz tamamlanmadığı için geçici olarak kaldıkları bu evde, herhangi bir personel yoktu. Kapıyı Aziz Yıldırım açtı. Karşısında sivil giyimli üç kişi vardı. Aralarından biri nazik bir sesle, polisten geldiklerini ve bir soruşturma nedeniyle kendisini götüreceklerini belirtip elindeki kararı gösterdi. Fenerbahçe Kulübü Başkanı o an başka bir şeyi fark etti. Bir görevli her şeyi kameraya alıyordu. Dışarı çıktığında bir şeyi daha fark etti. En az 15-20 polis vardı. "Davet etseniz gelirdim. Bunca kalabalığa ne gerek var" dedi. Bu sorunun cevabını biraz sonra karşılaşacağı gazeteci ordusu verecekti. Türk futbol tarihinin en büyük adli operasyonu, aynı zamanda da en büyük şovuna dönüşüyordu. Kader hepsini, Emniyet'in Vatan Caddesi'ndeki binasının altındaki kafeteryada buluşturacaktı. O kafenin adı Fenerbahçe tarihine 'Vatan Kafe' günleri olarak geçecekti. DOKTORU İNGİLİZCE RAPORA HASTALIKLARI TEK TEK YAZDI Kapıda eşine, "İlaçlarımı göndermeyi unutmayın" dedi ve polis aracına bindi. Hayatının en stresli geçen sezonunun yorgunluğunu henüz atamamıştı. Sivasspor maçının son 25 dakikasında yaşadığı stres onu çok hırpalamıştı. Maçı izleyememiş, protokol tribününü terk edip arkada dakikaların geçmesini beklemişti. Maçtan sonra tribünlerde tek başına otururken çekilen fotoğrafı, doktorunun bile dikkatini çekmiş, "Bu böyle gidemez" demişti.

Şike operasyonunda yaşanan şok detaylar - Sayfa 4

TEK TEK YAZDI Nitekim, Brooklyn'deki kardiyoloji uzmanı Dr. Özgen Doğan, çok kısa süre önce onun için yazdığı İngilizce raporda hastalıklarını şöyle saymıştı: Şeker, yüksek kolesterol, sağ böbrekte kist, beyin hormonları üzerinde baskı... Ayrıca daha önce takılan stenti de hatırlatmıştı. Ama rapordaki en ilginç sonuç şuydu: "Göğüs ağrıları ve sol kolda 5-10 şiddetinde baskı." 30 dakikayla iki saat arasında devam eden bu semptomların ağır stresten kaynaklandığını da eklemişti. O KRİTİK RAPOR SANKİ ARTIK BIRAKMA ZAMANI DİYORDU Rapora göre her gün şu ilaçları alıyordu: Diamicron, Glucophage, Plavix 75, Norvasc 5 mg, Beloc 50 mg, Lipitor 20 mg, Monodur 60 mg, Diovan 160 mg. Daha da önemlisi şuydu... Aziz Yıldırım'a 'istikrarsız seyreden kalp hastalığı' olan kişilerde ölüm riskini tespit etmek için kullanılan TIMI testi yapılmış ve sonuç şöyle çıkmıştı: "Önümüzdeki 14 gün içinde yüzde 20 ölüm riski taşımaktadır." Bu hastalıklar yeni değildi. Ama 2010-2011 sezonu öylesine ağır ve stresli geçmişti ki; belki de bütün bunlar ona "Artık bırakma zamanı geldi" mesajı veriyordu. Kendisini ziyarete gelen arkadaşlarına dert yanarken hep şunu söyleyecekti: "Maçları garantiye alan bir insan, ruhunda bu kadar tahribata izin verir mi?"