Futbol adam bıçaklamaktır

Tolstoy’un şöyle bir sözü var: “Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.”

Hakan Aytaç hakanaytac61@gmail.com

Yüzyıllar boyunca geçerli sayılabilecek bu söz en çok da günümüz Türkiye’sine uyuyor. Çeşitli sebeplerle belirli makam ve mercilerde “hatırları olan” kişilerin, imza attıkları hiçbir eylem için hesap vermediklerini, her zaman paçayı sıyırdıklarını, yaptıklarının her daim yanlarına kar kaldığını her gün dehşet içinde izliyoruz.

Bunu günlük yaşamımızın her alanında görüyoruz ve futboldaki hali de bir o kadar adice, rezilce ve riyakârca… Irkçılık yapan futbolcuya, karısını döven gol kralına, sahada terör estiren takım kaptanına, ortalığı karıştıran antrenöre yeterli cezayı vermediniz, kulisler yapıp affettirdiniz, utanması gereken eylemleri için kınamak bir tarafa övgülerle arkasında durdunuz ve sonuç böyle oldu. Evet suçlu sizsiniz! Ancak şarkıda söylediği gibi, “Sarı, mavi, yeşil, meşil fark etmez. Yürüyoruz aynı yolda biz!” Takım veya renk fark etmiyor yani, hepimiz aynı şeyin laciverdi durumundayız!

En son Galatasaray’ın şampiyonluğunu ilan ettiği Başakşehir maçında saha kenarında yaşananları izleyip utandık. Futbolun kabadayısı Fatih Terim, rakip teknik kulübesine doğru kavgaya hazırlanır bir yürüyüşle geliyor ve bir anda yumruğunu gösteriyor. Fakat vurmuyor! Eh, vursa daha beter tabii ama böylesi tehditvari hareketlerini daha önce de izledik. Damatlarıyla birlikte kebapçı basma davasında da basit yaralama suçundan aldığı 120 gün hapis cezası 3 bin TL para cezasına çevrilmişti. Trilyonlarla oynayan biri için ödül gibi yani, bir de madalya taksaydınız!

Delikanlılık edebiyatını bir kenara bırakalım. Fatih Terim ve benzerlerinin sıralamaya kalksak ansiklopedik kitap olacak skandalları, ülkece utanılacak meseleler değil de nedir? Üstelik bir, iki kere de değil. Herkes bir an kendisini kaybedebilir, davranışlarına hâkim olamayabilir, sonra pişman olacağı hareketler yapabilir. Sonra da çıkar özür diler. Ama değil bunlarda özür dilemek, pişman olmak, hemen her maçta, “mevzularını böyle çözmeye alışmış” insanlarla karşı karşıyayız. Peki taraftar bakalım ne demiş?

“Fatih Terim mekan benim diyor” , “Fatih hoca yine postayı koydu” , “Helal sana imparator!”

Böylesi bir rezalet üzerine bunları yazabilen aynı taraftar, eminim ki Fenerbahçeli bir antrenör aynısını yapsa kıyameti koparacaktı. Mesela basından örnek verelim. Bir Fenerbahçeli bunu yapsa Fatih Altaylı isimli gazeteci neler yazardı sizce? Şimdi ise şöyle diyor: “Fatih Terim artık herkesin ağabeyi, bunları yapmaması lazım!” Yaza yaza bunu mu yazabildiniz, yuh be! Ayrıca benim abim falan değil, nereden çıkarıyorsunuz onu siz!

Fatih Terim bugüne kadar hangi yaptığı suçun cezasını çekti Allah aşkına? Hep ödüllendirildi, hep göklere çıkarıldı. Lobi faaliyetleri ve kulis becerisiyle, tanıdığı yetkileri büyükleri sayesinde hep zirvede yer aldı. Siz bunu yaparsanız, “Bu ülkede demek ki işler böyle çözümleniyor” diyen daha çok kişi çıkacak ve hepimizi bataklığa çekmeye devam edeceklerdir.

Maç sonrasına bakalım. Fenerbahçe taraftarının kalesi niteliğindeki Bağdat Caddesi’nde şampiyonluk turu atan Galatasaraylıların araçlarına seyir halindeyken yapılan saldırıları izlediniz mi? Kadın, erkek, çoluk çocuk dememişler. Taş, şişe, sopa, hatta kemerlerle saldırmışlar. Kameralara da çok net yansıyan bu görüntülerde işte o şarkıyı söylüyorlardı: “Futbol adam bıçaklamaktır!”

Ercan Saatçi ve Ufuk Yıldırım’ın “UFER” adıyla çıkardığı albümdeki şarkı: “Spor kardeşliktir” sözüne ithafen, “Futbol şiddettir, futbol holiganlıktır, futbola adam bıçaklamaktır” sözleri geçer şarkıda. Esasında müthiş bir ironi barındıran şarkının devamı şöyleydi:
“Sarı mavi yeşil meşil fark etmez
Yürüyoruz aynı yolda biz
Futbolu şiddet sanan taraftarlarla
Yanlış kararlara lafımız!”

Yani bir kara eleştiri var ortada ama belli ki karşımızda bir vandal sürüsü var ve şarkıyı eylemine destekleyen kendini bilmezler ancak bu şekilde tatmin oluyorlar. Akşama eve gittiklerinde içlerindeki enerjiyi ve kötülüğü atmış bir şekilde, kimsenin canını yakmış mı, korkutmuş mu, travma mı geçirtmiş diye umursamadan huzur içinde başlarını yastıklarına koyduklarına eminim!

Bir de sosyal medyada yapılan savunma şu: “Sen Fenerbahçelilerin bu kadar yoğun olduğu bir yerde şampiyonluk kutlamaya kalkacaksın. Haddini bildirirler adama!”

Yahu böyle bir şey olabilir mi? Elbette yazılı olmayan bazı kurallar vardır, kişi bu konuda kendisi de dikkatli olmalı da, şampiyonluk kutlamasını Beşiktaşlılar şuralarda yapabilir, Fenerliler şurada, Galatasaraylılar da şurada diye bir sınır mı çizilmiş de bizim haberimiz yok?  Hadi karşı taraf buna dikkat etmedi  ve durumu da abarttı. Sizin kalkıp canlarına mı kastetmeniz gerekiyor? Bireysel değil organize bir linç girişimi var neredeyse ve ortalıkta ne hikmetse en küçük kalabalık görünce olay yerinde biten polisler yine olmaları gereken yerde yok!

Aynı şiddete bir sebeple maruz kalsa belki aylar, belki yıllarca atlatamayacak olan kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar “Ay çok üzüldüm! İyi olmuş az bile yapmışlar, beter olsunlar!” diyebiliyor. Söyleyin, bu nasıl bir canavarlıktır?

Kadınların olduğu bir arabanın camlarını patlatmak, şoka girmiş annesinin kucağında sarı kırmızılı formasıyla gözyaşları içinde ağlayan çocuğu da mı görmediniz? Bu sizin veya bir yakınınızın çocuğu olsaydı yine “Hak etmişler ama” mı diyecektiniz?

Olay çıkartan karşı taraf olsaydı, bu sefer bu taraf “Ama onlar da böyle yapmasaydı” diyecekti, diğer taraf da bu sefer öbür tarafı “Vandallar, serseriler, katiller, vs…” diye suçlayacaktı. Benzer bir olayın tarafları değiştiğinde de yine tam tersi!

Bir de hataları günahları bir kenara bırakıp da bakmaya çalışalım: Mesela Anadolu Efes – Fenerbahçe gerginliğinde Ergin Ataman eğer Fenerbahçe’nin koçu olsaydı eminim ki dün Volkan Demirel’in hareketleri için dedikleri,” Helal olsun, adamsın, en büyük Fenerbahçeli, maçası yiyen laf etsin” gibi sözler duyacaktık. Galatasaray taraftarı da bugün olduğu gibi Ergin Ataman’ın arkasında durmayacaktı. Kimsede bir ahlak, hak, hukuk ölçütü yok! Mevzubahis  karşı takımsa bam bam bam!

Ancak Galatasaraylı Fenerbahçeli farkı değil bu. Tıpkı aklı kıt ırkçılar gibi. Yunanlılar şöyledir, Türkler böyledir, Almanlar şudur, Fransızlar budur falan filan. Hayır her grup, zümre, ırkın içinde hırsızı, ahlaksızı, katili, faşisti, namussuzu, osu busu vardır, iyi insanı da vardır. Bir grup insan asla iyi veya kötü olarak nitelendirilemez, iyisi de vardır içinde kötüsü vardır. Bu kadar basit çözümlenecek bir olayı anlamadığımızdan değil, anlamak istemediğimizden, işimize gelmediğinden olduğumuz yerde sayarak devam ediyoruz. Riyakarlığın iki yüzlülüğün rezilliğin, pespayeliğin en dibi değil de nedir? Ama biz hep haklıyız, karşı taraf hep haksız modunda devam ediyoruz. Konuşmaların özeti de şu seviyeden öteye gidemiyor:

“Şerefsiniz, hayır siz şerefsiniz, asıl sizsiniz, hayır sizsiniz, hayır siz, siz, siz!”

İlk değil, belli ki son olmayacak. Sahaya dalıp futbolculara saldıranlar mı dersiniz, futbolcuların çocuk gibi birbirine girmesi mi, sokakları bir futbol maçı uğruna savaş alanına çevirenler mi, maç davasına birbirini öldüren mi? Kötülere tahammül ettikçe, gerekli caydırıcı cezaları vermedikçe daha da azacaklar, daha da beterini izleyeceğiz… Ama tekrar edelim. “Sarı mavi yeşil meşil fark etmez.” Hepimiz aynı şeyin laciverdi durumundayız.