3 Mayıs 1989, sabah saatleri. Futbol tarihimizin en büyük geri
dönüşlerinden birine tanıklık edeceğimiz maçın başlamasına saatler
kalmıştı.
Akşam sahaya çıkacak iki takımın o günlerdi mevcut durumu ise
şöyleydi: 103 gol ve 93 puanla rekorların şampiyonluğunu
yaşayan Fenerbahçe, Kupa 1’de(Şampiyon Kulüpler Kupası) yarı final
oynamış Galatasaray.
Galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapatmasına rağmen,
Fenerbahçe’ye 4-3 mağlup olmuştu.
Aradan 30 yıl geçmesine rağmen unutulmayacak bir maçtı bu. Kuşku
yok ki 50 yıl sonra da hatırlanacaktır 1989 Mayıs’ı.
Dün gece Hasan Ali’nin golünden sonra otuz yıl öncesine gittim.
Tarih yeniden, Fenerbahçe hüneriyle ve bu sefer Beşiktaş’a karşı
tekerrür edecek miydi? Etmedi.
Ancak eminim ki 3-3- lük maçta yıllar sonra yine
hatırlanacaktır.
Bu maç, içerisinde farklı hikâyeler barındıran, birçok ismin
geleceğini belirleyecek ‘geri dönüşü olmayan bir maçtı.’
İlk olarak, Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş hocamız için
geri dönüşü olmayan bir maçtır. Zaten uzun süredir kopmakta olan
bağ, dün gece de taraftarla kopmuştur. Sezon sonu gerçekleşmesi
beklenen ayrılık, biraz daha öne alındı, diye düşünmekteyim. Ya
bugün ya da yarın. Bilmem belki yarından da yakın.
Maçın 3-0 dan 3-3’e gelmesinin sorumlusu kesinlikle Şenol
Hocanındır. Oyuna 3-1’ken bile müdahale edebilecekken, izleme
pozisyonunda kalmıştır. Tüm bu hatalara rağmen, Şenol Güneş üzerine
yapılan yıpratma, karalama ve incitme hareketlerine karşı tek bir
sözüm var: Haddinizi Bilin!
Şenol Güneş bu ülkenin bağrından çıkmış, en iyi üç hocasından
birisidir. Bu gerçek yıllar geçse de değişmeyecektir. Tek maç
üzerinden, insan harcama ve yıpratma konusunda üzerimize yoktur;
bir de ‘vefasızlık’ hususunda.
Gelelim kıtanın diğer kısmına: Ah Fenerbahçe Ah. 112 yıllık
tarihinin, performans olarak en kötü senesini yaşarken, çok iyi
oynaması gereken bir maça inanılmaz kötü başladı. Ersun Yanal’ın
oyuncu tercihlerini anlamak mümkün değil. Beşiktaş biraz istese ilk
yarıdan beşlik yapardı o takımı.
Dün geceki yarım geri dönüş için Fenerbahçe’nin inanılmaz işler
yaptığını düşünenler var. Mutluluktan havalara uçan Fenerbahçeliler
var. İnanamıyorum!
İkinci yarının ilk bölümünde (50-70dk) 20 dakikalık Fenerbahçe
harikaydı, geri kalan 70 dakika ise berbat üstü berbat.
Taraftar, ağızlarına çalınan bir kaşık balla takımın sırasını
unutmuş durumda. Fenerbahçe bu sene deplasmanda sadece 8 (SEKİZ)
gol attı. Bu gollerin üçü Beşiktaş’a, ikisi Galatasaray’a ve biri
Trabzonspor’a karşı kaydedildi. Yüksek konsantrasyon içeren üç
derbide.
Arkadaşlar kendinize gelin, Fenerbahçe sadece 1 puan aldı. Biraz
da ‘GAZ’.
Zaten Fenerbahçe gaza gelmezse ya da bu gidişatı değiştirmezse
kâbus dolu günler yaşayacak.
Hatırlatayım, Fenerbahçe 25 Puanla düşme hattının 1 puan
üstünde. Dün sosyal medyada sevinç içindeki, zafer sarhoşu
Fenerbahçeli dostlarıma söyleyebileceğim tek bir şey var: Dün
geçti. UYANIN.
Düşme hattındaki rakipleriniz üçer puan topluyor.
Haftaya Fenerbahçe’nin iki rakibi var.
Biri Okan Buruk.: Geçen yıl ligde Aksiharspor’la 6 puan almıştı
Fenerbahçe’den. Bir de Türkiye Kupasını.
İkinci rakipse Okan Hoca’nın çalıştırdığı ve ikinci yarının
lideri Rizespor.
Son hatırlatma: İlk yarıda Rize’de oynanan maç, dünkü Beşiktaş
maçının ilk yarısının kopyasıydı. 3-0.
Rizespor’dan sonra Başakşehir deplasmanı.
Tehlikenin farkında mısınız?
Artık büyük Fenerbahçe için, her maç geri dönüşü olmayan
maçtır.
Sevgiyle Kalın.