Dün tüm gün ve özellikle maç saati yaklaştıkça içimde bir kor
büyüyüp, içimi sızlatıyordu. Tarihi farkı hissediyor gibiydim.
Sokaklarda gezinirken, bir şampiyonlar ligi maçı öncesi heyecanın
yerine bendeki endişeye benzer bir ifade gördüm Galatasaraylı
arkadaşlarımın yüzünde.
Galatasaray forması giymiş üç beş üniversiteli delikanlı dışında
maçı hisseden yoktu yaşadığım şehirde. Eş, dost, arkadaşları
aradım. Sizin oralarda da bir heyecansızlık mevcut mu? sorusuna, o
aynı yanıtı aldım: Evet.
Maç başladı; içime düşen kor, alevine büründü dört
dakikada.
Sonra bilinen o melodi, 3-4-5-6…
Beşinci golden sonra, uzun uzun baktım sahaya. Sonrasında bir
avuç Galatasaray taraftarının hepimizin kalbine dokunan ‘çıkarın
formalarını, çıplak oynayın’ tezahüratını daha da fazla duymamak
için, maçı bırakıp kulaklığımı elime alıp o muhteşem şarkıyı
açtım:
Zuhal Olcay’ın dilinden düşüyordu kelimeler:
‘çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili’
Kulübede çaresiz halde, sinirden köpüren Fatih Terim’e baktım
uzun uzun. Şarkının etkisiyle çocukluk günlerime döndüm.
96 yılındaki İsveç maçı geçti gözümün önünden,
Sonra UEFA kupasındaki Popescu’nun penaltısı belirdi: ‘Tanrım
Kupa Bizim’
2008’de Semih’in Hırvatlara attığı golü anımsadım sonra,
Kadıköy’de kazanılan şampiyonluk maçı ve ‘nerede kalmıştık’ diyerek
gelinen dördüncü dönemde kazanılan iki şampiyonluk geçti
belleğimden.
Altıncı golle kendime geldim. Şarkıyı başa aldım, ağlamamak için
dişlerimi sıkıyordum:
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili’
Dün gece Galatasaray ve Fatih Terim ilişkisinin bitme yoluna
girdiğini hissettim. Dönüşü olmayan bir yol. Sonrasında hislerim
zamanla bir fikre dönüştü. Fatih Terim görevini bırakmalı.
Bazen bırakıp gitmekte büyük bir hizmettir. Bazen şairin dediği
gibi işte ayrılıklarda sevdaya dâhildir ve o iki sevgili daima âşık
kalacaktır.
Üzgünüm ama sevdalılar arasındaki doku uyumu ortadan kalkmıştır
artık: Korner bile atılmadan ve ruhsuz bir oyunla kaybedilen
Beşiktaş maçı ve dört şampiyonlar liginde gol atamayan bir oyuncu
grubu ve söyledikleri taktiksel uyarıların oyunculara ulaşmadığı
aşikâr bir teknik heyet…
Galatasaraylı futbolcular sahada hiçbir yaşam belirtisi
gösteremiyor. Dün kaleye bir iki cılız şut harici heyecan verici
hiçbir şey olmadı. Bu kötü filmi bu senenin tamamında
izledik.
Avrupa’da Brugge’u yenip Uefa’dan devam etme şanları var.
Ligde halen yarışın içinde takım. Ama taraftarda heyecan yok.
Yüzlerdeki mutluluk gitti. Çünkü ‘iyi oyun’ yok…
Olası ilk yenilgi, korkarım Gaziantep maçı olabilir.
Ya da milli maçlar sonrası oynanacak Başakşehir, Trabzon ve PSG
girdabı esnasında, büyük aşk sonra erecek.
Umarım yanılırım…