Yazarlar Beşiktaş için ne yazdı?

Geçen senenin kupa şampiyonu Beşiktaş, İBB'ye kaybedip çeyrek finali bile göremedi... Spor yazarları Kartal'ın kötü gidişi için şunları yazdı...

Hakan Ünsal -Fabian Ernst'i gör Kartal'ın halini anla -Hürriyet

MAÇLARINI normalde kontratak düşüncesine göre oynuyor iken, alacağı bir beraberlikle gruptan çıkma şansı çok yükselecek bir Belediye ile sezon başının kötü görüntüsüne bürünerek bize dejavu yaşatan bir Beşiktaş...

Bu iki takımın maçının sıkıcı olması sürpriz değil. Beraberliğin yettiği takım kimdi anlamadım. Maçta pozisyon diyebileceğimiz ilk aksiyon 40. dakikada ceza sahası köşesinden atılan şuttu.

Hadi Belediye takımını anlarım. Ama Beşiktaş’ın maçı kazanmak adına ortaya ne koyduğu sorusunun cevabı havada kalır. Bir takım kazanmak zorundaysa, oyunu iyi değilse hırsı ile oynar, hiçbir şey yapamazsa risk alır. Beşiktaş golü yediğinde kendi sahasında 7 oyuncusu vardı ve yerlerinde idi. Aslında Beşiktaş’ın durumunu Ernst özetliyor. Hırslı ve mücadeleci Alman bile sahada yoksa, diğerlerini siz anlayın.
Beşiktaş enteresan takım. Sezon başında ofansif oynamayı düşündüler ve çok gol yiyerek gelen mağlubiyetlerle tarz değiştirdiler. Sonrasında kazanan ama kötü oynayan bir takım çıktı ortaya. Yani bir türlü dengeyi kuramadı Mustafa Denizli. Mustafa Hoca geçen sezonun tekrarı bir sezon olur düşüncesinde ama ilk yarının tekrarı bir ikinci yarı da olabilir.

Yanılıyorsunuz

İLGİNÇ başka bir durum daha var. Galatasaray ve Fenerbahçe, kadroları itibarı ile Beşiktaş’tan daha iyi olmalarına rağmen hala transferi düşünürken, Beşiktaş en kaliteli ve en alternatifli takım gibi davranıyor. Yıllardır transfer anlayışını anlamadığım Beşiktaş geçen sezon gibi yine Galatasaray ve Fenerbahçe’nin kötü olmasını bekliyorsa yanılıyor.

Beşiktaş’ı taşıyanlar

Ferrari: Yoksa Beşiktaş defansı yok, pozisyon çok.
Bobo: İyi değilse gol de yok, galibiyet de yok.
Ernst: Formda değilse mücadele ve iyi oyun yok.

Beşiktaş’ın taşıdıkları

Tabata: Gaziantep’te Kartal gibi uçan, şimdi kulübede kafesin içindeki kuş gibi olan Brezilyalı.
Nihat: Sezon başında askere gittiği için formunu yakalayamayan, altyapıdan yetişmese çok tepki görecek İspanyol golcü.
Nobre: Fenerbahçe’de leblebi gibi gol atarken Beşiktaş’ta defans kadar gol atan forvet.

Ali Gültiken -Gidişat iyi değil!- Sabah[page_end]

Ali Gültiken -Gidişat iyi değil!
Geçen senenin Türkiye Kupası Şampiyonu olan bir takımın üzerine 100 milyon TL'den fazla para harcayıp aynı kupada sıfır çekmesi herhalde tarihi bir olay. Bundan sonra da kolay başarılacak bir iş değil.

Beşiktaş, 3 maçı da kaybedip, 5'li grubun sonuna çöktü. Konya Şekerspor takımı da üzerinde. Bunu başarabilenlere ne söylemek gerekir bilemiyoruz. Böyle durumlarda bu konuları ifade edebilecek kelime bulmak çok zor.
Takımın gözle görülen genel bir sıkıntısı var. İlk yarıyı mağlubiyetlerle bitiren Beşiktaş, sanki devre arası olmamış, bunları düzeltebilecek süresi yokmuş gibi kaybetme istikrarını aralıksız devam ettiriyor. Tam yedi maçtır devam eden mağlubiyetler ve puan kayıpları serisi var. Takımın içerisinde bu işi çözmesini beklediğimiz oyuncular ya formsuz ya sakat ya da cevabını şu an bilemediğimiz bir isteksizlik içindeler. Takımın genelindeki organizasyonsuzluk devam ediyor. Sürekli değişen oyuncu kadroları, bir türlü istenilen seviyeye gelmeyen orta alan ve hücum organizasyonsuzluğu da aynı şekilde.

DEVRE ARASI HARCANDI
Aslında devre arası ilk yarının sonunda görülen problemlerin çözümü için çok iyi zamanda gelmişti. Adeta imdadına yetişmişti Beşiktaş'ın...Bu dönem içinde yapılacak çalışmalarla bir takım gelişmelerin sağlanarak ikinci yarıya daha iyi bir Beşiktaş'ın çıkacağını ümit ediyorduk. Ancak kupada alınan 3 mağlubiyet ve bundan daha da kötüsü oynanan çok kötü futbol ve takımın genel görüntüsündeki bozukluk dolayısıyla ilk yarıdaki performansı bile arar hale geldik.

Takımın içerisindeki yakalanamayan uyum ve istikrar bu 3 maçta iyice dibe vurdu. Beşiktaş açısından bu gidişat hiç iyi değil. Bunlara çözüm olması gereken oyuncular da bazen sahada değil bazen de mevkilerinde oynamıyorlar. Oynasalar da genel takım düzeni içerisindeki problemler dolayısıyla çok etkisizler.

Gelinen noktada Beşiktaş kötü sinyaller veriyor. Ligin başlayacağı bir haftalık bir süre içerisinde Beşiktaş, bu kötü gidişatın genel görüntüsünü tersine çevirip bundan sıyrılabilir mi? Bu soruyu hepimizin sorduğu çok açık. Ama bunun cevabını verecek olan ve çözümünü üretecek olanlar Mustafa Denizli ve sahadaki oyuncular.

Atilla Gökçe -Onlar tatilde! -Milliyet [page_end]

Atilla Gökçe -Onlar tatilde!

Paralar düzenli ödenmiyor. Yönetim, kongreye kilitlenmiş. Demirören maç değil, kulis peşinde!
Beşiktaş, rakibiyle mücadeleye akıl ve enerji ayıramıyor

Süper Lig’in devre arası ne anlama geliyor? Tatil mi? Yoğun bir Kupa dönemi mi? Yoksa ikinci yarıya hazırlık çalışmaları mı? Bu sorunun yanıtı “hepsi” de olabilir, bunlardan herhangi biri de! Kesin olan şu ki Beşiktaş tatilde!
Devre arasında yaptıkları hiçbir maçı normal süresinde kazanamadılar. Şampiyon unvanıyla başladıkları Türkiye Kupası’nda da peşpeşe kaybettikleri maçlarla hiç beklenmedik biçimde havlu attılar.
Atatürk Olimpiyat Stadı’nda bir türlü yenemedikleri Büyükşehir’e karşı yine mutsuz bir sonucu paylaştılar.
Saha içindeki oyununun teknik taktik analizini yapmak bile çok gerekli değil Beşiktaş için. Çünkü bu takım belli ki oynadığı maçları, maç başlamadan önce kaybediyor.
Mustafa Denizli’nin geçen hafta verdiği demeci hatırlayalım: Artık Çeşme’ye gidip merhum ağabeyinin ölümünden sonra gerçekleşen otel projesini yönetmek... Zihnini ve ruhunu dinlendirmek...
Şampiyon Hoca’nın sezon ortasındaki hayalleri bunlar...
Bu hayallerle Beşiktaş’ı nasıl yönetir, hangi futbolcuyu nasıl motive eder?
Böyle bir hoca ile takımı arasında dayanışma, anlayış beraberliği ya da sinerji oluşabilir mi?
Futbolcular deseniz, her birinin kaygıları farklı. Holosko sözleşme yenilemenin keyfiyle gevşerken, Delgado’nun yılan hikayesine dönen “dönüş”ü yabancıları fena halde tedirgin ediyor. Acaba kim postalanacak? Bu sorunun yanıtı her saat başı değişiyor.
Ferrari’nin sakatlığı, saha içi ve saha dışı çözülme sürecini hızlandıran önemli etken. Öte yandan İtalyan kondisyoner de tam da ona en çok gerek duyulan zamanda kovuldu.
Paralar düzenli ödenmiyor. Yönetim, kongreye kilitlenmiş... Demirören maç değil, kulis peşinde!
Beşiktaş, kendi dertleriyle uğraşmaktan rakibiyle mücadeleye akıl ve enerji ayıramıyor.
Dikkat edin, Beşiktaşlı futbolcuların değeri inanılmaz biçimde düşmüş devre arasında... Hiçbiri eski formunun, temposunun, etkinliğinin yarısına bile yaklaşamıyor. Takım havasını kaybetmiş. Bu ortamda kazanılacak hiçbir şey kalmamış!
Abdullah Avcı ve Büyükşehir’deki oyuncularına alkış... Çok akıllı oynadılar.
...Ve İskender’in golü... Ekrem Dağ’ın kaçırdığı inanılmaz golden hemen sonra sükunetin ne kadar önemli olduğunu anladık.
Beşiktaş’ın tatili devam ediyor. Süper Lig’e kadar uyanırlar mı ?
Belki!

Güven Taner -Bir şey var, ama...-Star[page_end]

Güven Taner -Bir şey var, ama...

Gruptaki ilk iki maçını yitiren Beşiktaş’a bu maçı kazanması yetmeyecekti. Üstüne K. Şeker’i de yenmeliydi. O da yetmezdi, İBB, K.Paşa ve Manisa’dan ikisinin kalan maçlarından puan almaması gerekirdi. Beşiktaş’ın olmazsa olmazı bu maçı kazanmaktı.

Böyle bir durumda olan takımın amacına uygun bir planı bulunmaz mı? Bir takım bu planı uygulamak için canını dişine takmaz mı?

Beşiktaş’ta durum farklıydı. Neyi nasıl yapmak istedikleri de belli değildi, bir şey yapıp yapmama niyetinde oldukları da!

Öyle garip bir durumdaki Beşiktaş, hocası çifte şampiyonluğu kazanan takımın üzerine daha öte başarılar elde etmek için kattığı Tabata ve Nihat’ı kulübede oturtuyor, yerlerine genç Necip’i oynatıyor. Ve gerçek şu ki bedava Necip yalnız bonservis bedeli toplamları 12 milyon avro olan Nihat ve Tabata’dan daha verimli!

Bu takım ligde ilk yarı tamamlanırken formdan düşmüştü. Bunu gidermek için devre arasında harıl harıl çalışmıştı. Ve tuhaftır ki çalışarak üstüne koyması gerekirken, tersine, sahip olduklarından kayba uğramıştı!

Beşiktaş hücumlarında çok top kayıpları kötü paslar yaptı. Buna karşın ilk yarıda iki gol pozisyonu buldu, birinde topu direkten döndü.

2. yarıda etkili bir Beşiktaş gene yoktu. Bırakın etkili hücum başlatmayı, bir de savunma hatası yaptılar. Hücum adamı sıkıntısı içindeki İBB, Beşiktaş’ın savunma hatasından yararlanarak iyi bir ver-kaç ile pozisyona girdi ve golünü buldu.

Beşiktaş buna karşı da bir hamle yapamadı! Oyuncu değişikliklerine karşın!

Çalıştıkça batmış sanki takım. Ya da çalışıyor gibi yapmışlar. Bu arada inançları, coşkuları boşalmış!

Ligin ilk yarısında Beşiktaş’ın iyi yanı vardı. Savunmayı iyi yapıyorlardı. Hücum yetersizdi. Şimdi her yanı kötü. Savunmada bir oyuncunun bulunmaması bir takımı bu denli etkilemez. Başka bir şey var!

Adnan Aybaba -Tribünler yeter -Fotomaç[page_end]

Adnan Aybaba -Tribünler yeter
Bir kısım taraftar artık ağzına sakız gibi dolamış: "Yıldırım Demirören yeter... Gaziantep'e başkan olsana olsana!" Taraftarın protesto hakkı var, bunu kullanabilir. Bunu herkes için de kullanabilir. Mustafa Denizli için de futbolcular için de... Hatırlarsanız Rüştü yerle bir edildi, sonra da kahraman ilan edildi. Real Madrid'in borcundan haberiniz var mı? Yaptıkları transfer hatalarından haberiniz var mı? Keza Milan ve Atletico Madrid'in durumu ortada! Sayın Demirören'in avukatı da degilim, akrabası da ama artık el insaf! Bu işi uzatmak camiaya, futbol takımına ve Beşiktaş'ın değerlerine zarar veriyor. Değerli Murat Aksu'nun da bu konuda çok duyarlı olması lazım. Seçildiği taktirde ilerde daha kötüsüyle karşılaşabilir, Süleyman Seba ve Serdar Bilgili gibi. İddia ediyorum, Beşiktaş, Turkcell Süper Lig'inin en iyi futbol takımı... Bu ekibe böyle mi futbol oynatılır? Bu futbolcular böyle mi futbol oynar? Oyuna giren de çıkan da fark etmiyor hepsi ruh gibi olmuş. Tribünler "Yeter artık Demirören" diyeceğine, o kadar çok sorumlu kişi var ki sıra en son başkana gelir. Unutmuyalım ki bu takım şampiyon takım. Düşünebiliyor musunuz arkadaslar, bu takım 19 maç oynamış, 19 degişik kadroyla... Futbolun hiçbir yerinde böyle bir düşünce yok. Bu da önemli değil ama değerlerini kaybediyorsun! En önemlisi de bu.

Hakan Can -Acilen sistem -Fanatik[page_end]

Hakan Can -Acilen sistem

Şampiyon takımların bir karakteri, bir duruşu olur! Rakip endişelenir... Dünkü 90 dakikada da o şampiyon takım karakterini göremedik Beşiktaş'ta. Sadece duruş kalmıştı... Ruhsuz bir duruş...

Şampiyon takımların bir karakteri, bir duruşu olur! Rakip endişelenir... Dünkü 90 dakikada da o şampiyon takım karakterini göremedik Beşiktaş'ta. Sadece duruş kalmıştı... Ruhsuz bir duruş... Mağlubiyeti kabul eden, yüzünde üzüntü ifadesi görmediğimiz bu futbolcularla, Manisaspor, Belediyespor ve Kasımpaşa'dan tek puan alamayan bir takımı şampiyonluğa aday olarak göstermek hayal satmaktan başka ne olabilir ki?

Belediyeli futbolcular İsmail'in hücuma çıkıp dönemediği pozisyonda İskander'le gelip Ramazan'a takıldılar, iki dakika sonra Sivok'un çıkıp dönemediği pozisyonda göbekte kalan Ekrem'le İbrahim Kaş'ın arasına Serhat'ın attığı olağanüstü güzel pasta İskender'in sol alt köşeye vurduğu güzel şutla golü buldular...

Mustafa hoca 1 sene 3 aydır Beşiktaş'ta ama girişte yazdığım pozisyonlardan çözebiliyoruz ki, takımın oturmuş bir oyun şablonu yok. Önde basamayan, önde top kazanamayan, bekleyerek oynayıp, top kendilerine geçtiğinde doğaçlama ve çabuk ataklar yapmaya çalışan, alanını boşaltan arkadaşının pozisyonunu dolduracak bilinçten uzak bir futbolcular topluluğu... Tello solda oynadığı zaman arkasındaki İsmail'i, sağda oynadığı zaman ki; bir işe yaradığını pek nadir gördük, Ekrem'i oyuna çıkamaz hale sokuyor. Önde Bobo alan boşaltamıyor, hasbelkader sağa sola koşu yapsa orta sahadan onun boşalttığı alan koşup gol yapacak futbolcu da gözükmüyor. Dün bir kez o da golden önce Ernst bu koşulardan birini yapıp, Tello'nun bir kez attığı güzel pası aldı, onun pasında da Ekrem'in vuruşu felaketti. İlk yarının sonunda Fink'in direkten dönen topu da şanssızlık olarak değerlendirilebilir elbet ama mutlak galibiyete ihtiyaç varken mütevazı İstanbul karşısında mağlup duruma düştükten sonra 42 dakikada tek pozisyon yakalayamamak nasıl açıklanabilir?

Milli takım öncesi son maçlarını oynayan Avcı'yı tebrik etmeli, romantizmden bir türlü vazgeçmeyen Denizli, Yusuf'a takımın patronluğunu kayıtsız şartsız teslim ederken, Nobre ve Nihat'lı forvetle 4-4-2'ye dönmeli, bu takımın ruhu olan İbrahim ve lokomotifi olan Holosko sezon sonuna kadar hep sahada olmalı!

Biri 3, diğeri 2.5 milyon Euro alan çok değerli iki futbolcu Nihat ve Nobre'nin birer golde kalışının sebebi beceriksizliği ve formsuzlukları değil, sistemin ta kendisidir. Eğer sistem aynı kalacaksa, 'Delgado mu kalsın, kim gitsin ?' tartışmalarının incir çekirdeğini dolduracak kadar dahi anlamı olmaz.

Belediye'de Serhat, genç Abdülkadir, stoperler, arkadaşlarından iyiydi. Abdülkadir oynadıkça açılacak, Fenerbahçe bu kiralama organizasyonundan çok kazançlı çıkacak. Beşiktaş'ın genci Necip çok sert. Topla alış-verişi biraz gelişirse, abilerinden iyi olacak. Beşiktaş'ta Ernst'in dışında iyi denilebilecek bir oyuncu yoktu. Kupadaki 3 maçlık serüven Beşikktaş açısından başarısızlıkla değil skandalla bitmiştir. Ligin felaketle bitmemesi hocanın elinde...

Turgay Demir - Derhal istifa!- Fotomaç

Turgay Demir - Derhal istifa!

Kadrosu oturmuş, özgüvenle mücadele eden, göze hoş gelen futbol oynamasa bile kazanmayı bilen bir takım olabilirdi Beşiktaş. Bunun için yapılması gereken tek şey, kadroda istikrarı sağlayıp, oyuncuları doğru görev tanımlarıyla ve doğru sistemle sahaya sürmek. Denizli bunların hiçbirini yapmadı. Nihat'ı sürekli oynatarak baskı altına aldı. Hedefsiz Serdar Özkan'a, sıradan İbrahim Kaş'a bel bağladı. Dalga geçer gibi Yusuf'u 11'e koydu. Uğur İnceman'dan, Ekrem Dağ'dan kurtarıcı yapmaya çalıştı. Tabata'yı hiç görmedi. İki hafta üst üste aynı takımı kesinlikle sahaya sürmedi. İnanılmaz bir ihanetti bu! Futbola ihanet etti Mustafa hoca. Futbol da faturayı kesti sonunda. Ligde ağır yaralar alan Kartal, kupaya da veda etti. Düne kadar sadece yanlış sistemle oynamasından kaynaklanan sorunları vardı Beşiktaş'ın. Artık çok büyük bir özgüven problemi olduğunu da söyleyebiliriz. Son yedi resmi maçta beş yenilgi, iki beraberlik alan bu takım artık boş lafla toparlanmaz. Denizli darmadağın etti Beşiktaş'ı. Tek kelimeyle parçaladı... Şimdi Mustafa hocaya düşen bir an bile beklemeden istifa etmektedir. Yeni hoca aramaya da gerek yok. Alt yapıdan Gökhan Keskin gelsin olsun bitsin. Hiç değilse, Rıdvan, İsmail, Batuhan, Necip gibi gençleri kazanır Kartal. Bu gidişle kaybetmekten başka bir kazancı olmayacak! Not: Rakibine yumruk atan İbrahim Kaş mutlaka ceza almalı. PFDK yapmazsa, yönetim bu 'terbiyesize' haddini bildirmelidir.

Sinan Vardar -Dersler çıkarılmalı -Takvim[page_end]

Sinan Vardar -Dersler çıkarılmalı

Beşiktaş'ın Türkiye Kupası' nda yoluna devam etmesi için Belediye maçından 3 puan alsa bile şansı mucizelere kalmıştı. Karşılaşma öncesi yaşanan heyecan ise sıfırdı. Az sayıda seyirci, yoğun yağış ve rüzgar...

Sonra da, "Futbolda kalite artsın" deniliyor. Futbolda kimi şeyler yanlış yürümekte. Temennim odur ki kulüplerimiz yayın haklarından gelecek paraları çar çur etmeden akılcı bir şekilde kullansın. Alt yapılarını geliştirme yolunda dev adımlar atsınlar.

Dilerseniz şimdi de maça değinelim... Mücadelenin ilk yarısında Belediye topla daha fazla oynasa da pozisyon üstünlüğü Beşiktaş'taydı. Ama gol gelmedi. Kadro seçimindeki istikrarsızlık devam ederken bunun doğal sonucu olarak formda oyuncu sayısı da 2-3 isimle sınırlıydı. Siyah- Beyazlılar'da Tabata'nın ilk 11'de olmayışı artık sıkıntı verdi. Sanki oynayanlar çok üstün performans sergiliyor da geçen sezonun flaş ismi yedek.

Sahadaki formsuz isimlerden olan Ekrem öyle bir gol kaçırdı ki anlamak mümkün değil. Hemen ardından İskender, Belediye'yi öne geçirdi. Yapılan değişiklikler de Beşiktaş'ı istediği sonuca götürmeye yetmedi. Ve son kupa şampiyonu Beşiktaş, gruplardan çıkamadan veda etti.

Böyle formsuz futbolcularla dolu bir kadronun önümüzdeki maçlarda da bir mucize olmazsa başarılı olması şimdilik imkan dahilinde görünmüyor. Bunun cevabını da verecek bir tek kişi var. O da teknik direktör Mustafa Denizli'dir.
Takımda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu belli. Deneyimli teknik adamın şapkasını önüne koyarak takımda yolunda gitmeyen unsurları belirlemesi ve cesurca bunların üstüne gitmesi gerekli.
Siyah-Beyazlılar, kupaya veda etti ama en azından bu durumdan ders çıkarmalılar ve sezonun ikinci yarısı öncesi kendilerine acilen çeki düzen vermeliler.

Hakan Yaşar -Ruh hali bozuk! -Vatan[page_end]

Hakan Yaşar -Ruh hali bozuk!

TÜRKİYE’DE altyapıda ‘kasap’lık öğretilmiyor haliyle.. Ancak Necip Uysal maçın başında öyle sertlikler yaptı ki, anlamak zor. ‘Formanın ağırlığı’ diye geçilecek bir durum da değil. Topa girerken yaptığı zamanlama hataları, acemice pasları o kadar kötü ağabeyinin içinde bile göze batacak kadar fazlaydı.. Tecrübe parayla satın alınmıyor. Büyümek gerek!

ASLINDA o kadar kötü ‘adı büyük’ oyuncu arasında en az eleştirilecek isim Necip.. Beşiktaş’ın temel sorunu da bu.. Formanın hakkını veremeyişi oyuncuların. Mesela Tello.. Geçen yıl Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan adamlardan birisi. Ama bu sene 9.5 numara oynatıldığı hiçbir maçta iyi değil...

YUSUF, Tabata, Delgado’nun ‘buçuk’ bile olamadığını da ekleyelim.. Bu nasıl politikadır ki, bu kadar çürük adam birarada.. Oysa oyun liderliği önemli.. Ve Beşiktaş’ın beyni yok. Ernst’i, Fink’i var. Onlar da ‘turbo motor’ olmaktan su kaynattı. Eskiden Ernst şut attığında müthiş bir hırsla geriye koşardı. Şimdi öyle teslim olmuş bozuk suratı ekrana yansıyor ki, Beşiktaş’la ilgili ana fikri veren de bu ruh hali: Umutsuzluk...

EKREM’İN tükenişi, İsmail’in yetersiz kalan çabaları, Bobo’nun ‘Yemişim golü, verin bonservisi gideyim’ vurdum duymazlığı, Sivok’un külhanbeyi İbrahim Kaş’la uyumsuzluğu (Ki forvetsiz Belediye matkap gibi delip harika bir gol attı), oyuna sonradan giren ve kendini yere atmaktan ıslak çimlerle akraba olan S.Özkan’ın ‘Benden bir halt olmaz’ anlayışı..

TÜM bunlar Beşiktaş’ın bozuk ruh halinin belgesi.. İnsanın bu takımın 8’de 8 yaptığına inanası gelmiyor. O tablodan son 4 maçını kaybeden takıma geçişin temel nedeni ManU zaferinin abartılması değil elbette..

ŞU açık ki birşeyler abartıldı.. Balon söndü.. Bir doktorluk hali var takımın.. Ama asıl sorun doktor olması gereken Denizli’nin asık suratı. Kulübede yüzü gülmeyen bir hocayı görmeye alışık değilim.. Geçen yıl dibe çökmüşken bile takımı ayağa kaldıran Denizli bile ruhunu teslim etmek üzere..

KUPAYA havlu atmak, lig öncesi hayra alamet değil. Özellikle de bu kötü seri takımın Demirören’e attığı altın gol.. Hatta takımın topluca “Yeter Demirören” diye bağırmasından farksız bir durum.. Yenilgiyi hazmedememek ise en son tercih olmalı...

KUPA şampiyonunun düştüğü hal klasik Türkiye istikrarsızlığı. A.Kadir gibi genç bir yıldızın önderliğinde, haddini bilerek oynayan Abdullah Avcı’nın Belediye’si ‘Büyük’ takımlara karşı istikrar abidesi! Tebrikler...

Ömer Güvenç -Şaka gibi -Akşam[page_end]

Ömer Güvenç -Şaka gibi

Manisaspor, Kasımpaşa ve dün İstanbul Belediye... Bu 3 takım da Beşiktaş'tan gerek maddi gerekse manevi daha alttalar. Bu bir gerçek. Geçen sezon Türkiye Kupası'nda fırtına gibi esen ve kupayı müzesine taşıyan Beşiktaş, bu yıl kupada oynadığı 3 maçta bir tek puan bile alamadı. Şaka gibi ama şaka değil, gerçeğin ta kendisi...

Açık söylemek gerekirse oynadığı 3 maçta da kazanmayı hak edecek bir futbol oynamadılar. Çok enteresandır; bundan önceki maçlarda olduğu gibi dün de Beşiktaş'ın ne oynamak istediğini anlayamadım. Bir oyun planınız vardır, onu oynamak istersiniz; ama oynayamazsınız. Buna eyvallah. Ama Beşiktaş öyle değil. Beşiktaş'ta kimse ne yaptığını bilmiyor. Beşiktaş gibi bir takım gol yiyor; o da şaka gibi... Rakip 7-8 metreden duvar pası yapıyor, Beşiktaş savunması seyrediyor. İskender gol vuruşunu İbrahim Kaş'ın yanından yapıyor, Kaş'tan ne topa ne oyuncuya müdahale var.

Tabata'yı da sinek 2'lisi yaptılar. Tamam oynadığı maçlarda kötüydü, eyvallah. Ama dün 11 kişi sahaya çıkıyor, 3 kişi değişiyor, bunların içinde Tabata yok. Yapma be Mustafa hocam. Bu kadar mı kötü oyuncu bu Tabata? Bundan sonra Beşiktaş bu oyuncudan faydalanamaz. Çünkü adama futbolculuk ruhunu kaybettirdiler. Bu kadar da olmaz!
Bobo, bir tek şutun dışında yok, Holosko yok, Tello yok; 3 tane forvet oyuncusundan 3'ü de yoksa bu takım nasıl gol atacak, nasıl maç kazanacak? Bu takımın teknik patronu Mustafa Denizli, bu takım kötü oynuyorsa ve oynadığı 3 maçın 3'ünü de kaybediyorsa, ben faturayı lidere keserim. Lider kim; Mustafa Denizli... Beşiktaş bu futbolunu devam ettirirse, ki öyle görünüyor, bırakın şampiyonluğu Avrupa kupalarını bile zor görür. Beşiktaş böyle kötü oynamaya ve mağlup olmaya devam ederse kendisini izlemeye gelecek taraftar da bulamayacak. Taraftar haklı, böyle kötü oynayan bir takımın maçına neden gelsin ki? İşte Beşiktaş için asıl tehlike bu...
İstanbul Belediye'yi alkışlıyorum. Mükemmel mücadele ettiler, çok akıllı oynadılar ve önemli eksikleri olmasına karşın maçı da kazanmasını bildiler. Maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu ve yardımcılarını da kutluyorum. Şahane maç yönettiler. Kuddusi'nin bir tek hatası vardı; İbrahim Kaş'ın rakibe attığı yumruk kırmızı kartlıktı. Görse kesin atardı ama perdelendiği için göremedi.

Atıf Keçeci -Beşiktaş, kan kaybediyor- Zaman[page_end]

Atıf Keçeci -Beşiktaş, kan kaybediyor

Beşiktaş için Ziraat Türkiye Kupası'nda az da olsa yola devam şansı vardı. Mutlaka kazanılması gereken bir maçtı. Ancak Kartal'ın destekleriyle itici bir güç olan taraftarları ise dün tribünde yoktu.

Bu konuda Federasyon'a da sormak gerekiyor: Pazar maçlarını 13.30'a koyarken bu karşılaşmayı kış mevsiminin ileri saatleri sayılan 20.30'da neden oynattınız? Tribünlerde cezalı maçlarda bile daha fazla seyirci oluyor. Beşiktaş yönetimini de Federasyon nezdinde 'pısırık' kalmalarından ötürü eleştirmek yanlış olmaz.

Başkan Yıldırım Demirören, oy toplamaktan ziyade tribünlerden yükselen tepkilerden de kaçtığı için yollara düşmüş; Malkara, Keşan... Yanında taşıdığı 'hoppala paşam'cılarla dolaşıp neredeyse avuç açarak destek arıyor. Hep söylediğim 'bu kulüp sahipsiz' sözlerimde ne kadar haklı olduğum bu şekilde doğrulanmış oluyor. Sahaya dönüyoruz... Belediye'nin önemli gol adamları sakatlıklarından ötürü kadroda yoklar. İlk yarının son beş dakikasına kadar top ve saha hakimiyeti buna rağmen Belediye'nin. Beşiktaş ise sadece sağdan Holosko ile yaptığı ataklarda etkili oluyor. Fink'in üst direkten dönen vuruşu gol olsa gene 'şapkadan tavşan çıkacaktı!' İlk yarıda topla daha çok buluşmasına rağmen Belediye, paslardaki isabetsizliği yüzünden oyuna tempo kazandıramadı. Benzer durum misafir takım için de geçerliydi.

49'da bu hataya düşmeyen İskender, Serdar'la yaptığı verkaçta top tekrar kendisine geldiğinde Siyah-Beyazlı defansın arasından sıyrılarak golünü filelere bıraktı. Golden sonra Beşiktaş tarafında bir kıpırdanma oldu ama sonuç getirmedi. Gol adamı Nobre'yi ne hikmetse Denizli 75'te aklına getirdi ancak onu Bobo ile değiştirince ileride farklılık oluşmadı. 56'da Holosko'nun yerine Serdar'ı alacağına Nobre'yi sahaya sürseydi sonuca etki edebilirdi ama tercih etmedi. Beşiktaş, bu oyunuyla zaten maçı kazanamazdı. Bu kimliksiz futbol anlayışı ile Süper Lig'de de ipi göğüslemek biraz şansa kalır. Bir cümle de İbrahim Kaş'a kırmızı kart çıkartamayan hakem Kuddusi Müftüoğlu'na; bu hareketiyle üçüncü sınıf bir hakem oldu!

Sanlı Sarıalioğlu -Oh kebap! -Yenişafak[page_end]

Sanlı Sarıalioğlu -Oh kebap!

İlk 40 dakikada sıkıldım, patladım, sinirlendim. Futbol diye bize sunulan orta oyunu bile değildi. Gazetemde bu maç için bana ayrılan bir yer var. Ve ben bu yeri dolduracağım. Büyükşehir Belediye'nin üstün mücadele gücü dışında ne yazabilirim? Hep olumsuzlukları yazmaktan bıktım. O kötü, şu kötü, bu rezalet. Ne yazık ki başka çarem de yok. İzlediğimi allandıra pullandıra mı sizlere aktaracağız.

Beşiktaş'a bakıyorum, öyle kombine ataklardan falan vazgeçtim, doğru dürüst 3-4 pas bile yapamıyorlar. Takım halinde berbatlar. Tek tek de maçın kaderini etkileyebilecek görüntüde değiller.

Beşiktaş, sağ kanatta biraz iyi gibi… Holosko-Ekrem ikilisi daha hareketli. Ancak sol tamamen kayıp. Tello dökülmeye devam ediyor. Faydası hiç yok, zararı pek çok. İsmail de havalanmış gibi. Futbolu sadece çalım olarak mı değerlendiriyor. Bobo oynuyor mu yoksa oynamıyor mu belli değil. Tek olumlu 39. dakikada sol çarprazdan attığı ve kaleci Hasagiç'in kurtardığı şut. Onun dışında ara ki bulasın…

NECİP NE YAPSIN?

Ernst-Fink-Necip üçlüsü ortada şaşkın şaşkın dolaşıyor. O hep övgüyle söz ettiğimiz Ernst bile piyasada yok. Necip ne yapsın, çocuk ağabeylerinden en ufak bir yardım alamıyor ki… 40-50 dakikaları arasında birden bire tempo kazanan bir futbol, beraberinde de her iki takımın girdiği 3'er pozisyon… Ve İskender'in golü. Olimpiyat Stadı'nda futbol adına sergilenen sadece işte bu 10 dakikalık bölüm. Bunun dışında yerlerde sürünen bir futbol. Yediği golden sonra Beşiktaş daha da berbat, en ufak bir etkinliği yok. Yürüyerek oynayan futbolcular… Adeta "Maç bitse de bir an önce eve gitsek" der gibi bir halleri var. Sanki lütfen çıkmışlar sahaya. Tamamen angarya olarak gördükleri bir maç. Büyükşehir Belediye'de eksikler oldukça fazla ancak koşan, boğuşan ve kazanmayı daha çok isteyen onlar. Koştuğun anda ne eksik fark ediliyor, ne de rakibin kalitesi. Onlar istediler ve kazandılar. Oh kebap! Kartal Avrupa'dan sonra kupaya da el salladı. Gel keyfim gel! Bundan sonra hafta araları ayaklarını uzatıp istirahat edecekler! Ne güzel 3'te sıfır. Aferin hepinize çok yakıştı!

Günün Önemli Haberleri