Heyecanla beklenen karşılaşmada gol
sesi çıkmadı. Tek kale oynayan bir Fenerbahçe izledik. Rakibini
boğan, gol pozisyonları bulan, şut çeken ve rakibine isabetli
şutunu maçın sonlarında çektiren bir Fenerbahçe vardı. Taraftar
sahadaki futboldan memnundu. Gol yoktu ama istenilen oyun vardı.
Fenerbahçe taraftarı takımının iyi oynamasından çok memnun oldu.
Skor elbet önemli ama bu futbol ile skorlar elbette alınır. Bu maç
gol pozisyonlarını değerlendiremeyen Fenerbahçe, diğer maçlarda
bunu telafi eder. Önemli olan sahada göze hoş gelen futbol
oynamaktır. Fenerbahçe bu düzende devam ederse ligi zirvede
bitirir.
Webo ile Sow bu maçta son
vuruşlarda etkisiz kaldılar. Birkaç pozisyonda Onur gole izin
vermedi. Webo’nun direkte patlayan şutu ise şanssızlıktı. Oyun
olarak sahada formasının hakkını vermeye çalışan oyuncular vardı.
Koşu mesafelerine bakarsanız futbolcuların ne kadar istekli
oldukları ortaya çıkıyor. Onbin metre barajını geçen 7 oyuncu var.
Oyuncu değişiklikleri olmasa ve giren oyuncuların mesafelerini
çıkanlara eklesek oyuncuların tamamı onbin barajını aşıyor. Pas
trafiğinde Fenerbahçe’nin üstünlüğü göze çarpıyor. Kornerlerde ve
isabetli şutlarda, kısacası bütün istatistiklerde Fenerbahçe üstün
oynadı.
Maç sonundaki tabloyu gerçekten
bekliyordum. Onur’un seyircilere dönüp formasının armasını gösterip
öpmesi, taraftara sahaya girin çağrısıydı. Onu uyarmak için yanına
giden Selçuk ise neye uğradığını şaşırdı. Kendisinden yaşça da
küçük olan Onur, “Ne ayaksın sen” diye ortamı daha
da gerdi. Olayları yatıştırmaya çalışan Volkan bile sinirlenip
Onur’a kızdı. Olaylar bununla sınırlı kaldı mı? Hayır. Sabah
kendilerine hangi kapıdan girip hangi kapıdan çıkacakları konusunda
talimat verilmiş olmasına rağmen, taraftarı kışkırtmak için başka
kapıdan çıkan Hacıosmanoğlu kendisine yakışanı yapmıştır.
Deplasmanda, rakip taraftarlarla diyaloğa girmiş ve olayların
fitilini ateşlemiştir. Sonra da ben yedi sülalemi çağırır buradan
çıkarım diye efelik yapıyor. EFE sadece aracının
plakasınnda yazar başkan, o stadın önünde sana efelik
yaptırtmazlar. İkinci başkanınız canlı yayında
Fenerbahçe’yi tarihten silsinler diyor, telefonlarımız toplatılmak
istendi diyor, mahsur kaldık diyor. Tüm deplasmanlarda takımların
geç çıkması normaldir. Bunu bu kadar abartmanın anlamı yok.
Son olarak da sözüm Fenerbahçe’li
olduğunu söyleyen Sayın Başbakanadır. Sporun içine siyaset girmesin
diyorsunuz. Fenerbahçe için tek kelime etmiyorsunuz. Ben başbakanım
yorum yapamam diyorsunuz.
Trabzon’da Fenerbahçe’li
oyunculara saldırı oluyor.
Dönemin Trabzonspor başkanı
Semih’in boğazını sıkıyor.
Fenerbahçe otobüsüne silah
doğrultuluyor ve tek kelime etmiyorsunuz.
Trabzonspor’un yeni başkanı ise
Fenerbahçe taraftarını tahrik ediyor, olmaması gereken yerde
edilmemesi gereken kelimeler kullanıyor ama olay karşısında
kendisini tebrik ediyorsunuz. Siyaset spora girmeyecekse
hiç girmesin. Mitinglerinize geldiği için kendisini onurlandırmak
için böyle konuştuysanız ben sizin spora bakış açınızı da tartışmak
isterim.
Bu ülkede önüne siper olabileceğim
ve yolundan gidebileceğim tek lider sizsiniz. Sizi her konuda
savundum. Yaptıklarınızı asla küçümsemiyorum. Siyasi konularda yine
yanınızdayım ama siz spor konusunda hep Fenerbahçe’nin aleyhine
işler olduğunda sustunuz. Konuştuğunuz zaman da hep Fenerbahçe
aleyhine konuştunuz. Lehine konuşmanız gerektiği anlarda hep
sustunuz.
Unutmayın ki size sadece
Trabzonspor taraftarı oy vermiyor.
Siz tüm renklerin
başbakanısınız.
Provokatörleri, şovmenleri kahraman
ilan ederek ancak kendi kredinizi tüketmiş olursunuz.
Çıkan olaylar nedeni ile ilgili de
Fenerbahçe taraftarını tebrik ediyorum. Bütün tahrik girişimlerine
rağmen sağduyulu davrandılar. Oyuna gelmediğiniz için helal
olsun.