Naci Şensoy şimdi de Sırbistan Ligi'nde

Bulgaristan ve Azerbaycan'da ülkemizi başarıyla temsil eden Naci Şensoy, şimdi de Sırbistan Süper Ligi'nde futbol dersi verecek.

Türk futbolunda gerek teknik direktörleri gerekse oyuncuları ile uzun yıllar söz sahibi olan Yugoslav ekolünü sonunda Naci Şensoy ile dize getirdik. 
 
 
Daha önce sessiz sedasız Bulgaristan ve Azerbaycan'da ülkemizi başarıyla temsil eden Naci Şensoy, şimdi de Sırbistan Süper Ligi'nde futbol dersi verecek. 53 yaşındaki mütevazı çalıştırıcı, yeni sezonda Sırp ekibi BSK Borce'nin teknik patronluğunu yapacak.

 
Türk futboluna uzun bir dönem yön veren Yugoslav ekolünün kalbine nihayet bir teknik adamla girdik. Daha önce Bulgaristan ve Azerbaycan'da başarılı işlere imza atan Naci Şensoy, artık Sırbistan Süper Ligi'nde ülkemizi temsil edecek. Bir dönem F.Bahçe'de Todor Veselinoviç'in asistanlığını yapmasına rağmen Türkiye'de yeterince şans bulamayan Şensoy, Sırp ekibi BSK Borce'nin hocası oldu. Prizren doğumlu 53 yaşındaki tecrübeli teknik adam, bundan böyle Yugoslav ekolünün beşiği sayılan Sırbistan Süper Ligi'nde Türkiye'nin sesi olacak. Sırp futbol tarihinde görev yapan ilk Türk teknik direktör unvanını kazanan Şensoy, duygularını ise şöyle özetliyor: "Maalesef Fatih Terim'den sonra Avrupa'ya hoca gönderemedik. Ben ise önce Bulgaristan'da kupa finali oynadım. Ardından Azerbaycan'da küme düşen takımları üst sıralara taşıdım. Şimdi de bize yıllarca futbol öğretmeye çalışan Sırpların hocası oldum. Allah, her Türk teknik adama bu gururu yaşatsın." İşte Zaman'ın sorularını içtenlikle cevaplayan Naci Şensoy'un birbirinden çarpıcı açıklamaları...

Sessiz sedasız Yugoslav ekolünün kalbi diyebileceğimiz bir ligde teknik direktörlüğe getirildiniz. Bunu nasıl başardınız? Sizi nasıl keşfettiler?
1996-1997 sezonunda Fenerbahçe'de Todor Veselinoviç'e asistanlık yapmamın yanı sıra son yıllarda Azerbaycan ve Bulgaristan Birinci Ligi'nde teknik direktör olarak çalışmam Sırpların dikkatini çekmiş olabilir. Özellikle Bulgaristan'da her sene küme düşmeme mücadelesi veren Pirin Blagoevgrad takımı ile 2009-10 sezonunda kupa finali oynamam da etkili olmuş olabilir. Ayrıca 3 sezon Azerbaycan'da çalışıp uluslararası hoca hüviyetini kazanmamı sağlamam da etkili olmuş olabilir.

Sırbistan gibi milliyetçiliğin en yoğun yaşandığı bir ülkede bir Türk ve Müslüman olarak orada bulunmak nasıl bir duygu? Üzerinizde bir baskı hissediyor musunuz?
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Avrupa'da milliyetçilik rüzgârları daha sert esmeye başladı. Maalesef futbol da bu olaylardan olumsuz etkilendi. Yoksa İspanya'da Eto'o ve diğer Afrika kökenli futbolculara yapılanları başka türlü nasıl yorumlayabiliriz ki? Eski Yugoslavya'da yaşananları hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Ancak dünyada barışın sağlanması her milletin önceliği olmalı. Sporun barışa katkısı tartışılmaz bir gerçek. Şu ana kadar Sırbistan'da olumsuz bir milliyetçilik olayıyla karşılaşmadım. Gençlik yıllarımda eski Yugoslavya liginde futbol oynayıp iyi derecede Sırpça bilmem de avantajlarım arasında. Ayrıca hükümetimizin son zamanlardaki çalışmaları da işimi kolaylaştırıyor. Zira iki ülke arasındaki ilişkiler karşılıklı vizelerin kalkmasıyla daha da düzeldi.

Sırbistan Ligi'nde bir takımla anlaşmanız bizim medyamızda neredeyse hiç yer almadı. Bunun sebepleri nedir sizce?
Bu konuda açık söyleyeyim; Türk medyasına kırgınım. Bulgaristan ve Azerbaycan'daki başarılı performansıma göz yummak ve görmezlikten gelmek kimin yararına olur bilemem. Ancak özellikle Bulgaristan kupa finalini ismi olan başka bir hocamız oynasaydı Türkiye'de yer yerinden oynardı. İnanın Azerbaycan medyası Türk medyasından daha fazla bana ilgi gösteriyor. "İşte bizde çalışan Naci hocamız Bulgaristan'da başarıdan başarıya koşuyor.'' gibi haberlerle bana destek verdiler. Şu anda çalışan tek Türk teknik direktörü olmak benim en büyük tesellim. İnşallah ileride layık olduğum ilgiyi medyamızdan da görürüm.

UEFA-pro lisanslı ilk teknik adamlardan olmanıza ve Bulgaristan Ligi'nde görev yapmanıza rağmen sizi bir türlü Süper Lig'de göremedik. Size göre Türkiye'deki hocalardan eksiğiniz neler?
[page_end]
Bana göre Süper Lig'de çalışan hocalarımızdan eksiğim hiç yok. Tam tersi fazlam var. Çünkü Türkiye'de ilk UEFA-pro lisansını 5 yıl önce ben aldım. Bizim hocalar ise daha yeni yeni diplomalarını güncelleştirip UEFA-pro lisansına dönüştürüyorlar. Bunun dışında üniversite mezunuyum ve çok iyi derecede İngilizce olmak üzere daha 3 yabancı dil konuşabiliyorum. En önemlisi de uluslararası tecrübeye sahibim. Bulgaristan ve Azerbaycan'da yıllarca görev yaptım. Şimdi de Yugoslav ekolünün beşiği sayılan Sırbistan Ligi'nde takım çalıştıracağım. Türkiye Süper Ligi'nde görev alabilmem için daha ne yapabilirdim ki?

Bu soruya paralel olarak sizce neden Türk hocalar yurtdışında takım çalıştıramıyor?
Şimdiye kadar Türk teknik adamlarının Avrupa'da çalışamamalarının en büyük nedeni diplomalarının oradaki üst liglerde görev yapmalarını sağlayacak ve UEFA'nın uygun gördüğü denklik belgelerini federasyonumuzdan alamamaları. Sadece istisna olarak İtalya Futbol Federasyonu, Fatih hocamıza izin vermişti. Çünkü UEFA Kupası'nı almış bir antrenöre Avrupa'da çalışma hakkını vermezlik edemezlerdi. Ayrıca bizim hocalarımızın Avrupa'ya gitme konusunda kendilerine güvenlerinin olmayışı da bir handikap. Üçüncü önemli etken ise Türk futbolunun henüz bir ekol olmaması. Örneğin bizim kulüp yöneticilerimiz yabancı hoca almaya karar verdikleri zaman ülke ekolüne dikkat ediyorlar. Disiplinli ve güce dayalı futbol oynanmasını istiyorlarsa Alman ekolüne, yerden, ayağa bol paslı ve yaratıcı futbol istiyorlarsa İspanya veya Hollanda ekolünden ülkemize hoca getiriyorlar. Allah aşkına, yabancı yöneticiler bizim hocalarımızı kendi ülkelerinde neden çalıştırsınlar? Hocalarımızın futbol "felsefeleri" nedir? Hücum futbolu mu, savunma ağırlıklı mıdır Türk futbolu? Bu yüzden bir an önce kendi "futbol felsefemizi" oluşturup bir ekol olma yolunda önemli adım atmamızın vakti çoktan geldi. Hocalarımız sadece maddiyata bakmamalı, cesur ve idealist olmalı. Aksi takdirde yurtdışına antrenör göndermemiz hayal olur.

Bildiğimiz kadarıyla yeni takımınız hayli bir genç ekip ve geçen sezon ligi 11. sırada tamamlamış. Bu durum sizin için bir risk değil mi?
Evet BSK Belgrad takımı geçen sene son maçlarda ligde kalmış, bu sene de benden aynı başarıyı göstermemi istiyorlar. Bu konuda üst seviyede deneyimlerim var. Örneğin Bulgaristan'da Lokomotiv Plovdiv takımının başına devre arası geçtim ve sadece 9 puanımız vardı. Lig sonunda 32 puanla ligde kaldık. Ayrıca Azerbaycan'da 2010-11 sezonunun devre arasında Turan takımının başına geçtim ve rakibimiz olan Simurg takımıyla 12'şer puanımız vardı. Sonuçta liglerin bitimine 3 hafta kala 9 puan farkla Turan takımını ligde bıraktım. Bunu BSK Belgrad takımında da tekrarlayacağıma inanıyorum.

Maddî anlamda tatmin olabildiniz mi? BSK Borce kulübü ile kaç yıllık mukavele imzaladınız?
Kulübümle 1+1 yıllık sözleşme imzaladım. Tabii ki Sırbistan'da transfer ücretleri Türkiye'nin çok altında. Ancak hayatta her şey para değil ki. Çok sevdiğim ülkemi yurtdışında başarılı bir şekilde temsil etmek, benim için daha önemli. Futbol tarihimize sürekli Yugoslav hocalar damgasını vurdu. Tarihte ilk defa bir Türk antrenörün Sırplara futbol öğretecek olması beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Bu olay maddiyatla ölçülebilir mi?

Türkiye'de futbola ilişkin en büyük sorun sizce ne?
Türk futbolunda en büyük sorunu altyapı sorunu teşkil ediyor. Son dönemlerde Arda'nın dışında önemli bir yıldız maalesef yetiştiremedik. Real Madrid'e transfer olan Hamit ve Mesut'tan gurur duyuyoruz. Halbuki bu duruma üzülmemiz gerekir. Çünkü onları biz yetiştirmedik ki! Ayrıca sporumuzda yaşanan şiddet olayları ve daha önce söylediğim gibi futbolcu ve antrenörlerimizin yurtdışında tercih edilmemeleri bizim en büyük eksiğimiz.

Türkiye'de maalesef 'duygusal şike' var
[page_end]
Türk futbolunda yaşanan son şike ve teşvik primi olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk futbolunda yaşanan olayları anormal olarak yorumlamayacağım. Çünkü her ülkenin futbolu kendi toplumsal, ekonomik ilişkilerinin ve ulaşmış olduğu ortalama toplumsal ahlakının bir aynasıdır. Yani siz şunu diyemezsiniz: "Evet bizim toplumumuzda yolsuzluk vardır ama bizim futbolumuz tertemizdir." Zira biri, diğerinin aynasıdır. Hatırlayın, İtalya'da da benzer olaylar yaşandı. Neden? Çünkü İtalya'da belki kalite olarak Avrupa'da üst seviyede futbol oynanıyor ancak aynı paralelde spor ahlakı açısından bahsedilemez. Neden? Çünkü ülkelerinde genelde yolsuzluklar yaşanıyor.

Sizce bu soruşturmadan nasıl bir sonuç çıkacaktır?
Belirttiğim gibi ülkemizde genelde şimdiye kadar hiç görülmemiş olumlu şeyler gerçekleşiyor. Cesur ve yürekli olma zamanı gelmiştir. Eğer bunu İtalya başarılı bir şekilde gerçekleştirip Milan ve Juventus gibi Avrupa'da şampiyonluklar yaşamış kulüplere cezalarını verme cesaretini gösterebildiyse biz de bunu niye yapmayalım?

Siz de Türkiye'de görev yaptınız. Şike veya teşvik primi olayına hiç şahit oldunuz mu?
Gerek futbolcu olarak gerekse antrenör olarak hiçbir şike olayına karışmış değilim. Ancak bazı maçlarda itiraf etmeliyim ki; duygusal olarak zor anlar yaşadım. Rakip takım futbol oynamaktan ziyade sizi duygusal olarak etkilemeye çalışıyor ve bunu da başarabiliyorlar. Bu tür maçları yaşamadım desem doğru olmaz. Bunun adı psikoloji biliminde 'duygusal şike' oluyor. Ayrıca iddia oyunları da maalesef sadece Türkiye'nin değil, dünya futbolunun bir kangreni haline geldi.

Zaman

Günün Önemli Haberleri