Hıncal Uluç ile haftanın gündemi
Vakıfbank, Türk voleybol tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Sarı-Beyazlılar Avrupa Şampiyonlar Ligi Kupası'nın finalinde, 2011'de olduğu gibi yine Rabita Bakü'yü yenip, bu kupayı ikinci kez Türkiye'ye getiren ilk takım olmayı başardı.
Vakıfbank harika bir turnuva oynadı, futboldaki Şampiyonlar Ligi'nin karşılığı olan turnuvayı kazandı ve Kadınlar Avrupa Kulüp şampiyonu oldu. Güzel olan şu, geçen sene Fenerbahçe kazanmıştı bu turnuvayı, ondan evvelki sene gene Vakıfbank kazandı. Yani üst üste Kadınlar Avrupa Kulüp Şampiyonu Türk takımı oldu. Ayrıca erkeklerde de CEV Kupası'nı Halkbank kazandı. Bu Türkiye'deki voleybolun özellikle kadın voleybolunun geldiği düzeyi gösteriyor. Turnuvada Galatasaray da dördüncü oldu. Üçüncülük maçını alabilecekken, kendi seyircisi önünde oynadığı maçı 2-0'dan 2-2'ye getirmeyi başarıp rakibin moralini de yıktıktan sonra üçüncü sette kaybetti. Galatasaray'ın sıkıntısı bana sorarsanız… Hani voleybolda vurdu mu suyu çıkarır denen smaçörler vardır, sert ve akıllı vurur, yani bloğa vurmaz, sahanın da boş yerine vurur. Havaya kalkar, rakip savunmaya bakar, öyle vurur. O smaca kalktığı zaman sayı dersin sen zaten içinden. Galatasaray'ın böyle bir vurucusu yok. Yani Kübalı Calderon'a en iyi smaçör ödülünü verdiler ama Calderon o ödülü gerçekten hak etseydi... Bence orada oynayan her takıma bir şeyler vermek istediler ve bireysel ödülleri paylaştırdılar. Öyle hissettim ben. Calderon hakikaten o turnuvanın en iyi smaçörü olsaydı vurduğu yerden ses getiren, sayı kazandıran bir smaçör olsaydı böyle olmazdı. En kritik anlarda Calderon üst üste sayı alamadı. Öyle olunca da Galatasaray avucunun içine kadar konan üçüncülük kupasını kazanamadı. O zaman daha da güzel olacaktı. Üç kupadan ikisini Türkiye almış olacaktı.
Finale kalan dört takımın da antrenörü İtalyan oluşu da ayrı bir konu herhalde.
Şimdi İtalyanlar özellikle kadın voleybolunda efsaneler. Biz rahmetli Kenan Onuk ile beraber gittiğimiz olimpiyatlarda izlerdik. Kenan da severdi ben de severdim, en son 2000 yılında beraberdik. Bunların hepsinde kadın voleybolunda özellikle İtalyanlar çok öndeydiler. Bu yüzden hocaların genellikle İtalyan kaynaklı olması doğal.
Halkbank'ın da erkelerde İtalyan rakibini yenerek birinci olması da büyük bir başarı.
Görüntü şu, biz Avrupa'da yavaş yavaş İtalyanların yerine talibiz. Ben öbür gazeteleri henüz görmedim, bizim gazeteyi gördüm bu sabah sadece. Tam sayfa vermişler, dün geceki televizyon haberlerine baktım. Yani medyamız da artık futboldan başka sporların da olduğunun farkında. Başarının iki yönlü tarafı var ve hem Türkiye'yi dışarıda tanıtıyor hem de o sporu içeride tanıtıyor. Böyle üç sene üst üste Türkiye'den Avrupa Kadın şampiyonu çıkması altının çok önemle çizilmesi gereken, birinci sayfalardan verilmesi gereken bir olay.