Fırat Aydınus o maçı unutamıyor
Fitbol Dergisi'ne özel açıklamalarda bulunan Fırat Aydınus, ilk maçında yaşadığı talihsizlikleri ve o maçı unutamadığını itiraf etti.
Hakem Fırat Aydınus,
hakemlik kariyerine nasıl başladı, nelerle karşılaştı, beklentileri
nelerdi? Aydınus içini Fitbol Dergisi'ne
döktü.
İşte çok özel açıklamarda bulunan Fırat Aydınus'un o
samimi röportajı;
Hakemlik kariyerim boyunca yönettiğim 22 derbiden ilki olan
Beşiktaş-Fenerbahçe maçını yönetmeye giderken, annemin o sözleri
hala kulağımda; “Aman oğlum, fazla terleme ve
üşütme…”
FENERBAHÇE-ATROMİTOS MAÇININ CANLI
YAYINI
1993 yılında yani yaklaşık yirmi iki sene önce
başladığım hakemlik hayatımın ilk maçı... İMES toprak sahada amatör
bir maçın yardımcı hakemlerinden kıdemsiz olanıyım. Maçın hakemi
ağabeyim. Yıllar önce şark görevi için bıraktığı hakemliğe sağ
olsun benim için geri dönüp bir yıl daha devam etti. Su an yerinde
olmayan İMES sahasının çevresi yüksek tellerle çevrili ve etraftan
toplanan semtin insanları maçı seyretmeye gelmiş. Bu tür amatör
maçlarda doğal olarak yardımcı hakemlerin arkasını seçen
taraftarlar yerlerini almış çoktan. Çok heyecanlı, stresli ve
istekliyim. Ne de olsa ilk maçım... Seremoni ve nihayet maç
başladı. Heyecandan titriyorum. Konsantre olup, odaklanmaya
çalışıyorum. İç sesim her ne kadar "Sen neredesin Allah
Aşkın'a, n'apıyorsun?" dese de, kendimle bir tür savaş
halindeyim. Ama ne fayda... Hatta imkansız. Yahu insan ilk
dakikadan başlar mı? Tam kulağımın dibinde devamlı maçın hakemine
söven bir grup... "Allah'ım ya sabır..." 10 dakika
geçti. Hala aralıksız devam... Ikinci 'Allah'ım ya sabır..." 20-
30'uncu dakikadayız daha. Zaman bu kadar mı ağır işler? Üçüncü
"Allah'ım ya sabır..." Sanki maçı seyretmeye
değil, deşarj olmaya gelmişler.
“İlk maçımda ilk dersimi aldım, ve hakemliğim boyunca, yardımcı hakemlik yaparken asla arkama dönüp tribünlere bakmadım o maçtan sonra.“
Şu ilk yarı bir bitse, devre arası olsa... O kadar
ağır ve ağza alınmayacak şeyler ki, neredeyse
ağlayacağım... "Eeeee yeter artık!" dedim ve
sabrımın tükendiği ilk yarının sonlarına doğru tam arkama dönüp,
birkaç kelime söyleyecek iken; içlerinden biri ile göz göze geldim.
Hafif sırıtıp, gözlerini kısarak, bu bizim en doğal hakkımız
dercesine "Hocam sana değil, orta hakemin anasına
sövüyoruz" dedi bir de ekledi.
İLK MAÇIMDA İLK DERSİMİ
ALDIM!
"Sen kafana takma..." Bak hele; bir de kafana
takma diyor! Tüm öfkemin ağzıma doldurduğu kelimeleri bir bir
yuttum. O benim ağabeyim bile diyemeden usulca döndüm, aaaaaa
ofsayt kaçtı! İlk maçımda ilk dersimi aldım ve hakemliğim boyunca,
yardımcı hakemlik yaparken asla arkama dönüp tribünlere bakmadım o
maçtan sonra. Çocuk yaşlarımda arkadaşlarım ile top oynamak için
alelacele dışarı tam atarken kendimi, son anda beni kapıda
yakalayan annemin bir kulağımdan giren diğerinden çıkan o eşsiz
sözleri "Oğlum terleyip, kendini üşütme..."
“Ve yıl 2005 yani bundan 10 yıl önce, yaşım 31... Bir perşembe öğleden önce gelen telefonun ilk heyecanı, stres' üç dört gün boyunca büyüyerek devam ediyor içimde. O kadar ki; evden çıkmıyor, kimseyle konuşmuyorum günlerce…”
Gençliğe adım attığım ilk zamanlarda, Davutpaşa Kulübü'nde top oynarken, hafta sonu lıg maçlarımız olurdu. Maç öncesi kulüpte toplanır, oradan hep beraber maçı oynayacağımız sahaya gıderdik. Yine bir hafta sonu tüm hazırlıklarımı yapıp, kapıyı açıp evden dışarı çıkmak üzere olduğum bir anda annemin içeriden apartmanı inleten sesi, "Oğlum üsütme, terleme, soğuk su içme..."
Ve yıl 2005 yani bundan 10 yıl önce, yaşım 31... Bir perşembe öğleden önce gelen telefonun ilk heyecanı, stresi üç dört gün boyunca büyüyerek devam ediyor içimde. O kadar ki; evden çıkmıyor, kimseyle konuşmuyorum günlerce... Hafta sonu gelip çattı. Pazar sabahı erkenden kalktım. Maç için hakem çantamı hazırladım. Ekıpteki arkadaşlar ile buluşacağız ve buluştuğumuz noktadan beraber yola devam edeceğiz. Çanta hazırlığı bitti. Takım elbisemi giydim. Hafif bir kahvaltı yaptım. Sonrasında saatler boyu evin içinde inanılmaz bir sessizlik. Babam, annem kardeşlerim en az benim kadar heyecanlı stresli... Saklamaya çalıştıkları oralı olmayan tavırlarının beni daha çok tedirgin ettiğinin farkında olmamaları eve sinmiş... Kimse ile diyalog kurmuyorum. Nihayet vakit geldi. Ayakkabılarımı giydim. Kapıdan çıkarken anneme döndüm "Anneciğim dualannı esirgeme ne olur" dedim. Günlerdir her namazında dua ettiğini bildiğim annem, kısa ve öz şekilde `Allah yardıman olsun, seni iyi kalpli insanlarla karsılastırsinn dedi.
Tam arkamı dönmüş artık gitmek üzereydim. Hakemlik kariyerim boyunca yönettiğim 22 derbiden ilki olan Beşiktaş - Fenerbahçe maçını yönetmeye giderken annemin o sözleri hala kulağımda; "Aman oğlum, fazla terleme ve üşütme..." Annemin klişeleşmiş bu cümlesi maç boyunca içten içe gülümsememe sebep oldu... Hakemliğimde, bana bu ve buna benzer anıları yaşamama vesile olan, her ne kadar cennet ayaklarının altında olsa da bana göre cennetin ta kendisi olan, yıllarca futbola "fitbol" diyerek tüm aileyi neşelendiren canım anneciğim...
...Bu arada anneciğim, merak etme ilk derbimde çok terledim ama üşütmemek için ikinci yarıya ıslak formamı değiştirip, kuru olan yedek formam ile çıktım.